Yerel Yönetimlerde Seçilmiş Mi, Atanmış Mı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “çeki düzen” çıkışı ne anlama geliyor?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son çıkışı, siyasetin en temel tartışma başlıklarından birini yeniden gündeme taşıdı: Yerel yönetimler kimin elinde olmalı? Seçilmişlerin mi, atanmışların mı?
Geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada Erdoğan, "Denetim mekanizmalarının yeterince etkin işletilmediğini" vurgularken, kendi partisine mensup belediyeleri dahi eleştirmekten geri durmadı. Hatta yozlaşmanın "hemen hemen tüm belediyelerde" yaşandığını ifade ederek dikkat çekici bir tespitte bulundu.
Bu açıklamaların ardından gelen esas cümle ise aslında işin özeti gibiydi:
“Geldiğimiz noktada yerel yönetimler ve bu çerçevede belediyeler meselesinin tüm boyutlarıyla konuşulması, tartışılması ve yeni bir düzene kavuşturulması kaçınılmaz hale gelmiştir.”
Yeni Düzenin Şifreleri
Peki, bu "yeni düzen" neyi hedefliyor?
Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, Cumhur İttifakı'nın Meclis'e getirmeyi planladığı düzenleme ile belediyelerin bazı temel yetkileri – hatta imar, bütçe, sosyal yardım gibi en kritik olanları – valilik veya kaymakamlık gibi merkezi idareye devredilebilir.
Yani seçilmiş belediye başkanlarının karar yetkileri azaltılacak, yerel halkın oylarıyla belirlenen yönetimlerin yerini, atanmış bürokratlar alacak.
Bu ise sadece yerel demokrasiyi değil, doğrudan halk iradesini zedeleyen bir gelişme olur.
Seçimle Gelen, Sandıkla Gider
Unutmayalım, seçimler bir hizmet yarışıdır. Kim kazanırsa kazansın, görev süresi boyunca halkına hizmet eder. Hukuksuz bir durum varsa, bunun çözüm yeri yargıdır.
Ancak seçim sonucuna göre kuralları değiştirmek, sadece demokrasiye olan inancı sorgulatmakla kalmaz; aynı zamanda fiili bir kayyım sistemini beraberinde getirir.
Şayet mevcut sistem bu kadar sorunluysa, o zaman 2014 yılında yürürlüğe giren Bütünşehir Yasası neden çıkarıldı?
O zaman “yerelleşme” savunuluyordu, şimdi neden tam tersi konuşuluyor?
Sorumluluk Kimde?
Böylesi köklü bir dönüşüm ihtimali karşısında, en büyük görev ana muhalefet partisine ve toplumsal muhalefete düşüyor.
Çünkü bir ülkenin yönetim yapısını belirleyen şey sadece yasal düzenlemeler değil, aynı zamanda halkın iradesine olan saygıdır.
Son söz ise şu olmalı:
Atanmışlar, onları atayana; seçilmişler ise onları seçen halka karşı sorumludur.
Bu denge bozulursa, sadece demokrasimiz değil, toplumsal barışımız da ağır yara alır.